Kanuni temsilcilerin sorumluluğu - 10 Kasım 2015

Vergi hukukunda kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin Vergi Usul Kanunu (VUK) 10 maddede ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35’inci maddesinde düzenlemeler bulunmaktadır.

VUK 10 maddedeki sorumluluk

VUK 10 maddesinde düzenlenen sorumluluk daha ziyade kusura dayanan bir sorumluluktur. Zira Maddenin ikinci fıkrasında “Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.” denilmiştir.

Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kanuni temsilcilerin ödedikleri vergi asılları için asıl mükellefe rücu edebilecekleri belirtilerek, ödenen ceza faiz veya zamlar için böyle bir rücu hakkının bulunmadığı zımnen belirtilmiştir.

6183 sayılı Kanundaki sorumluluk

6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35. Maddesinin son iki fıkrası VUK 10 maddeden önemli ölçüde sapma gösteriyordu. Bu hükümler amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihlerdeki kanuni temsilcilerin farklı olmaları halinde bunların amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulmalarını öngörüyordu. Son fıkrada ise VUK 10 maddede yer alan hükümlerin bu sorumluluğu ortadan kaldırmayacağını belirtiyordu.
Bu hükümler Danıştay 4. Dairesinin başvurusu üzerine 3 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 19/3/2015 tarihli ve E: 2014/144, K: 2015/29 sayılı Kararı ile iptal edildi.

Bu karardan sonra, artık amme alacağının doğduğu dönem ile ödenmesi gereken dönemlerdeki kanuni temsilcilerin farklı olmaları halinde sadece amme alacağının ödenmesi gereken dönemdeki kanuni temsilciler sorumlu olacaktır.

Konuyu bir örnekle açıklayacak olursak; örneğin bir anonim şirketin kanuni temsilcisi olan tek kişinin kanuni temsilciliği 2 Ocak 2015 tarihinde sona ermiş olsun. Bu şirketin Aralık 2014 dönemine ilişkin KDV beyannamesi yeni kanuni temsilci döneminde verilmesi ve verginin de yine bu temsilci döneminde ödenmesi gerekeceğinden bu beyannamenin verilmemesinden veya vergisinin ödenmemesinden artık yeni kanuni temsilci sorumlu olacaktır. Ancak şirketin Kasım 2014 dönemine ilişkin KDV beyanı ve ödemesi eski kanuni temsilcinin döneminde olduğundan bu döneme ilişkin yükümlülükler için eski kanuni temsilciye de gidilebilecektir.

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararından sonra artık eski kanuni temsilcilerin sorumluluğu ancak kusurlarına dayalı olarak aranabilecektir.

Burada bir hususu belirtmekte yarar var, yukarıdaki örnekte önceki kanuni temsilcinin örneğin naylon fatura düzenlemek gibi birtakım yasal olmayan işlemleri yapmaya başladıktan sonra bu temsilcilik görevini muvazaalı bir şekilde herhangi bir malvarlığı olmayan birine devretmek suretiyle kamuyu zarara sokma hedefi olduğu saptanırsa burada kanuni temsilciliği devrettim diye sorumluluktan kaçması söz konusu olamaz.

Esasen iptal edilen maddeler de bir anlamda bu durumu önleme amacına matuf idiyseler de, önemli olan öncelikle iyi niyetli davranma kuralı olması gerektiğinden bu hükümlerin geneli olumsuz etkileyen yanı daha görünür şekildeydi. Zaten Anayasa Mahkemesi Kararında da herhangi bir etkisi veya yasal yetkisi olmadığı bir işlem nedeniyle sorumlu tutulmamak gerektiğini öne çıkarmıştır. Kusura dayalı sorumlulukta ise zaten VUK 10. Madde hükmü yeterli olması gerekir.

Kaynak: http://www.itohaber.com/koseyazisi/201992/kanuni_temsilcilerin_sorumlulugu.html

Sosyal Medya'da Paylaş
Facebook Yorumları