Kadim Tartışmanın Sonu: Kur Farkı KDV’ye Tabi Değildir

 

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu 1984 yılından beri uygulanmaktadır. Kanun’un uygulamaya girdiği tarihten itibaren Maliye Bakanlığı, Kanun’un “Matraha Dahil Olan Unsurlar” başlıklı 24. maddesinin (c) bendinde yer alan “Vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler” ifadesindeki “gibi” kelimesinden yola çıkarak kur farklarının vade farkı mahiyetinde olduğu, bu nedenle KDV matrahına dahil olduğu görüşünü savunmuş ve bu görüş Bakanlık ile mükellefleri bir çok kez yargı önünde karşı karşıya getirmiştir. Bakanlık 2014 yılında yürürlüğe giren 1 seri numaralı KDV Genel Tebliği’nde dövizli veya dövize endeksli faturalarda teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile ödeme tarihi arasında satıcı lehine ortaya çıkan kur farklarının matrahın bir unsuru olduğu gerekçesiyle vergilendirilmesi gerektiği; alıcı lehine kur farkı oluşması halinde alıcı tarafından KDV hesaplanması gerektiği, KDV oranı olarak da teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oranın uygulanacağı şeklinde düzenleme yaparak görüşünü genel düzenleyici işlem olarak vergi mevzuatına dercetti (Tebliğin ”Matrah, Nispet ve İndirim” başlıklı 3’üncü bölümünün, ”A- Matrah, 5. Matraha Dahil Olan Unsurlar” başlığı altında düzenlenen ”5.3. Kur Farkları” kısmı ile ”B.Oran 1.2. Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde Katma Değer Vergisi Oranı” başlığı altında düzenlenen ”1.2.2. Kur Farkları” kısmı).

 

Tebliğin söz konusu kısımlarının iptal edilmesi için açılan davayı Danıştay 4. Dairesi 18.5.2017 gün ve E:2014/4834, K:2017/4605 sayılı kararıyla reddetmişti. Ancak bu kararın temyiz edilmesi sonucunda Danıştay Dava Daireleri Kurulu E:2017/548, K:2017/606 sayılı kararıyla Danıştay 4. Dairesi’nin kararını bozarak kur farklarının KDV matrahına dahil olmadığı tespitini yapmıştır. Tarafımızca oldukça isabetli ve haklı bulunan söz konusu kararın gerekçesi dikkatlice irdelenmelidir. Kararda şu gerekçelere yer verilmektedir.

• Teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedel kavramı kanunda açıkça tanımlandıktan sonra, bedel kapsamında kabul edilmeyen; ancak matraha dahil edilmesi gereken gelir unsurlarının sayıldığı Kanunun 24’üncü maddesinin (c) fıkrasında, kur farkına yer verilmemiştir.

• Maddede yer alan “gibi” ifadesi, maddede sayılan matraha dahil unsurlara nitelik olarak benzeyen diğer gelirleri kapsaması amacıyla kullanıldığından, kur farkının, bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Dövizli işlemler sonrasında mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan kişi tarafından her zaman ilave bir bedel elde edilmesi mümkün olmadığından ve döviz kurunun düşmesi halinde alıcı lehine bir durum oluştuğundan kur farkı, niteliği itibarıyla maddede sayılan diğer gelir unsurlarından farklılık arz etmektedir.

• KDV Kanunun 24’üncü maddesinde yer alan “gibi” ifadesinden yola çıkılarak kur farkının vade farkı mahiyetinde olduğu kabul edilmek suretiyle katma değer vergisi matrahına dahil edilmesi, hukuk devletinin unsurlarından biri olan hukuki belirlilik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi dava konusu Tebliğ ile katma değer vergisi matrahına ilişkin hükümlerin yorum yoluyla genişletilmesi, vergilendirmenin temel öğelerinin kanunla belirlenmesi gerekliliğini de kapsayan verginin kanuniliği ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır.

 

• KDV Kanunu’nun 26’ncı maddesi de dikkate alındığında, mal veya hizmetin karşılığını teşkil eden bedelin döviz ile hesaplanması halinde döviz, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile gerçekleşen vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki cari kur üzerinden Türk parasına çevrilerek, bu yolla bulunan tutar katma değer vergisinin matrahını oluşturacak olup bedelin farklı zamanlarda ödenmesi nedeniyle zaman içinde oluşabilecek kur farklarının matraha ilave edilmesi mümkün değildir.

• KDV Kanunu’nun 21’inci maddesinde, ithalatta verginin matrahına dahil olan unsurlar arasında kur farkı açıkça sayılmasına rağmen 24’üncü maddesinde matraha dahil olan unsurlar arasında kur farkına yer verilmemiş olması da kanun koyucunun, ithalat dışındaki işlemlerde kur farkının katma değer vergisi matrahına dahil edilmesini amaçlamadığını göstermektedir.

Peki şimdi ne olacak? İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49/4 maddesi uyarınca Danıştay 4. Dairesi, Vergi Davaları Kurulu’nun bozma kararına karşı ısrar edemeyecektir. Dolayısıyla bu karar doğrultusunda karar verip Tebliğin ilgili bölümlerini iptal edecektir. İptal sonrasında kur farkları üzerinden KDV alınması uygulaması son bulacaktır. KDV Kanunu’nda değişiklik yapılıp kur farklarının matraha dahil edilmesi düşünülebilir ama TBMM’nin sağ duyulu davranıp böyle bir düzenleme yapmayacağını ümit ederiz.

 

Dr. Numan Emre ERGİN - Dünya Gazetesi

Sosyal Medya'da Paylaş
Facebook Yorumları